Kimya Bilimi

Kimyasal Maddelerin Yararları ve Zararları

Kimyasal maddeler yaşamın bir parçasıdır. Dünyada 5 milyondan fazla değişik türde kimyasal madde bulunmaktadır.

Bu kimyasal maddeler madencilik, kaynakçılık, makine, fabrika, büro ve ev gibi değişik alanlarda kullanılmaktadır. İnsanların yaşadıkları ortamlara göre bu maddelerle temas etme oranları değişmektedir. Gübre fabrikasında çalışan bir kimya mühendisi ile bir gemi kaptanının maruz kaldıkları kimyasal maddeler çok farklıdır.

Ayrıca insan sağlığına etkisi olan kimyasal maddelerden de bahsedilebilir. Sodyum (Na), potasyum (K), demir (Fe), kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg) ve su (H2 O) gibi kimyasal maddelerin belirli oranları ne kadar faydalı ise cıva (Hg), kurşun (Pb), karbon dioksit (CO2 ), azot dioksit (NO2 ), kükürt trioksit (SO3 ), karbon monoksit (CO), ve klor (CI2 ) gibi maddelerin de çok zararlı oldukları söylenebilir.

İçme sularında, gıdalarda veya soluduğumuz havada Na, K, Fe gibi yararlı veya Hg, Pb, CO2 gibi zararlı maddeler bulunabilir. Bir maddenin yararlı olabilmesi için vücudumuza belirli bir oranda alınması gerekir. Kimyasalların sağlık üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalı toksikolojidir. Zararsız madde yoktur.

Yararlı bir kimyasal; zehirleyici, zarar verici ve hatta öldürücü olabilir. Ayrıca zararlı bir kimyasal maddeyi güvenli bir şekilde kullanabilme olanakları da vardır. Toksikoloji araştırmaları kimyasal maddelerin kabul edilebilir, güvenli seviyedeki dozlarının saptanmasını amaçlamaktadır.

Su; renksiz, kokusuz, saydam ve içerisinde çözünmüş hâlde kimyasal maddeler bulundurabilen, yeryüzündeki en yaygın kimyasal bileşiktir. Çok iyi bir çözücü olduğundan yapısında daima çözünmüş kimyasal maddeler bulunur. Bu nedenle doğadaki su, çoğunlukla saf olarak bulunmaz.

İnsan vücuduna alınması gereken sodyum iyonu (Na+ ), potasyum iyonu (K+ ), kalsiyum iyonu (Ca2+), magnezyum iyonu (Mg2+) ve demir iyonu (Fe2+) suda çözünmüş hâlde bulunur. Bu iyonlar içme suyunda bulunabildiği gibi meyvelerin ve sebzelerin yapısındaki suda çözünmüş hâlde de bulunabilirler. Ispanakta %93, yumurtada %74, buğday ununda %13 oranında su vardır.

Gıdalarda belirli oranlarda bulunan su, yapısında çözünmüş Na+ , K+ , Ca2+, Mg2+ ve Fe2+ iyonlarını içerebilir. Sonuçta su bütün canlılar için hayati önem taşımaktadır. İnsan vücuduna alınması gereken mineralleri içermekte ve bu minerallerin vücutta taşınmasında görev almaktadır. Ayrıca biyolojik olarak suyun vücutta dolaşım, boşaltım, sindirim sistemlerinde aktif rolü vardır. Dünyada sürekli oluşan su döngüsü sayesinde de yaşam devam edebilmektedir.

Fe2+ iyonları içeren hemoglobin maddesi
Fe2+ iyonları içeren hemoglobin maddesi

İnsan vücudunda önemli görevleri olan meyvelerin içerdiği Ca2+ ve Mg2+ iyonları kemiklerin yapısında, Ca2+ ve Na+ iyonları dokuların ve kanın yapısında, Fe2+ ve Mg2+ iyonları ise kanın esas bileşiminde yer almaktadır. Kanın yapısında bulunan hemoglobin maddesi Fe2+ iyonları içerir. Hemoglobin solunum organlarından dokulara oksijen, dokulardan solunum organına ise CO2 taşıyan bir proteindir. Havadaki oksijeni 2+ değerlikli demir iyonu (Fe2+) içeren hem molekülleri ile bağlar. Kanda belirli bir değerin altında bulunmasına anemi, yüksek miktarda bulunmasına ise polisitemi denir.

Günlük yaşantımızda temas ettiğimiz boyalı ürünlerden veya gıda maddelerinden de bazı ağır metalleri vücudumuza almamız mümkündür. Cıva II (Hg2+) ve kurşun II (Pb2+) ağır metal katyonları doğada birikmekte ve organik maddeler gibi parçalanmamaktadır. İnsan vücuduna da alındıktan sonra biriken bu ağır metaller sinir sistemi hasarları, koma, solunum durması ile birlikte ölüme sebep olabilir.

Fosil yakıtların yanma ürünlerinde oranları en yüksek olan maddeler CO ve CO2 gazlarıdır. Bu gazlardan CO gazı zehirlidir. Polar yapısından dolayı solunduğunda hemoglobine oksijenden önce bağlanır. Dolayısı ile CO gazı bulunan ortamda oksijen bulunsa bile hemoglobin CO gazını tercih edip bağladığından dokulara oksijen gitmez ve ölüm gerçekleşir. Bu olay ülkemizde de sık sık karşılaştığımız korbon monoksit zehirlenmesidir. Aşırı fosil yakıt kullanımı sonucunda oluşan CO2 gazı da sera etkisi oluşturmaktadır. Sera etkisi nedeni ile de buzullar erimekte ve Dünya ortalama sıcaklığı artmaktadır. Bu olay başlı başına bir çevresel felakettir.

Kömür ve petrolün yanması sonucu azot oksitleri de oluşmaktadır. Daha çok enerji santrallerinden, uçak ve motorlu kara yolu taşıtlarının atık gazlarından azot dioksit gazı atmosfere verilmektedir. Azot dioksit (NO2 ) gazının solunması kalp, akciğer, karaciğer ve solunum yolu hastalıklarına yol açar. CI2 (klor gazı) doğada serbest olarak bulunmaz. Ancak volkanik gazlarda bu gaza rastlanmıştır. Evde yapılan yanlış bir uygulama sonucunda çamaşır suyu ile tuz ruhu karıştırıldığında CI2 gazı açığa çıkmaktadır. Bu gazın litre başına 2,5 miligramını içeren hava solunduğunda birkaç dakika içinde ölüme neden olur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu