Kimya Bilimi

Simyadan Kimyaya Geçiş Sürecine Katkı Sağlayan Bilim İnsanları

Simyadan Kimyaya Geçiş Sürecine Katkı Sağlayan Bilim İnsanları

Simyadan Kimyaya Geçiş. Miletoslu Thales (Tales) her şeyin sudan geldiğini varsayıyordu. Thales’in öğrencisi Anaximandros’a (Aneksimendras) göre ise her şeyin kökeni olan ana madde somut bir şey olarak düşünülmemeliydi.

Maddenin bir tek niteliği vardır ki o da sonsuz ve sınırsız olmasıdır.

Anaximandros’un öğrencisi Anaximenes (Aneksimenos) için tek prensip hava, Efesli Heracleiotos (Heraklitos) için ise ateştir. Sonradan bir tek ana madde ile birçok şeyin açıklanmasının zorluğu karşısında bir tek sistem yerine, ikili (düalist) sistem kabul edilir. Bu sisteme göre her şey iyilikle kötülük, sevgiyle nefret gibi birbirine karşıt iki prensibin karşılıklı birleşmesi ile oluşmaktadır. Bu sistem yeterli olmayınca Sicilyalı Empodocles (Empedokles) dört madde düşüncesini ortaya atmıştır: Toprak, su, hava, ateş ve bunların yanında sevgi ve nefret gibi iki kuvvet her şeyin temelini oluşturur.

Sevgi, insanları bir arada tuttuğu gibi bu unsurları birleştirir, nefret ise birbirinden ayırır. Bütün bunlar düşünceden öteye geçememiştir. İnsanlar uzun yıllar maddenin gerçek anlamına yanaşmaya bir türlü cesaret edememişlerdir. Atomizm yani maddenin tanecikli yapıda olduğu düşüncesi bir Yunan düşüncesi ürünüdür.

Democritos’un bir Yunan parası üzerindeki resmi
Democritos’un bir Yunan parası üzerindeki resmi

Atom teorisi Leukippus (Lekippus) ve özellikle öğrencisi Democritos (Demokritus) tarafından kurulmuştur. Bunlara göre madde ancak bir aşamaya kadar bölünebilir. Bölünemeyen son bölüme ise Democritos atom adını vermiştir. Democritos’a göre atomlar sert, dolu ve bölünemezler. Bir cisim atomların birleşmesi ile oluşur, ayrışması sonucunda da dağılır.

Atomlar hareketlidir ve birbirleri ile birleşme biçiminden cisimlerin katı, sıvı ve gaz hâlleri oluşur. Bu durum, bir düşünce ürünü olmaktan ileri gidememiştir. Atomistik felsefe, Aristo (Aristo) felsefesi ile birlikte yıkılmıştır.

Maddeyi sadece düşünsel olarak açıklamaya çalışan Aristo’nun (MÖ. 384-322) bir heykeli
Maddeyi sadece düşünsel olarak açıklamaya çalışan Aristo’nun (MÖ. 384-322) bir heykeli

Aristo’ya göre eşyayı ancak özellikleri ile ayırabildiğimize göre bu özellikler prensip ya da element olarak düşünülebilir. Aristo her maddeye uygun gelen özellikleri araştırarak bunların sıcak veya soğuk, kuru veya ıslak olduğunu savunmuştur. İkişerli karşıt olan bu dört özellik Aristo’dan Kant’a (Kant) kadar birçok filozofta görülen simetri düşüncesidir.

Sıcak Soğuk Kuru Islak

Sıcak, soğuk, kuru ve ıslak özellikleri ikişerli birleştirilirse altı çift elde edilir. Soğuk ile sıcak, kuru ile ıslak bağdaşması mümkün olmayan karşıt özellikler olduğundan yok edilerek dört çift belirlenir. Soğuk ve ıslak suyu (sıvı olan), soğuk ve kuru toprağı (katı olan), ıslak ve sıcak havayı (gaz olan), kuru ve sıcak ateşi (yanan) oluşturur.

Orta Çağ’da Aristo’nun dört element teorisine göre elementler belirli ve temel özellikler göstermektedir. Aristo’nun felsefesi tamamen kuramsaldır, uygulama alanına geçemeyen, yalnız bilmek ve açıklamak amacını güden bir düşünceden ibarettir.

Câbir Bin Hayyan; nitrik asit (HNO3 ), sülfürik asit (H2 SO4 ) ve kral suyunu (3HCl – HNO3 ) bulup bazı metalleri bu asitlerde çözerek çalışmalarını sürdürmüştür. Damıtma işlemini yapabilmek için imbik denilen bir araç geliştirmiştir.

Damıtma işlemi için tasarlanan imbik
Damıtma işlemi için tasarlanan imbik

Ebû Bekir er-Râzî iyatro kimyacı (tıp kimyacısı) olup simyayı oldukça yüksek bir seviyeye ulaştırmıştır. Ebû Bekir er-Râzî, Aristo ve Democritos’un kuramlarını birleştirmek istemiştir. Robert Boyle (Rabırt Boyl), 1661 yılında “The Sceptical Chymist” (Kuşkucu Kimyager) adlı kitabını yayımladığında Aristocuların görüşlerini yerle bir ederek simya çağının kapanmasına sebep olmuştur. Boyle, elementleri maddenin parçalanamayan yapı taşları olarak açıkça tanımlamıştır.

Robert Boyle (1627-1691), İrlanda’lı bilim insanı
Robert Boyle (1627-1691), İrlanda’lı bilim insanı

Orta Çağ’da element öğretisi olarak “4 özellik kavramı”, eski Mısır’da ise kükürt-cıva kuramı geçerliydi. Paracelsus (Paraselsus) ise kükürt-cıva-tuz şeklinde üç ilkeyi temel almıştır. Robert Boyle, bu öğretilerden kuşkulandığını, bunlardan birinin doğru olup olmadığı konusunda yalnızca deneyin karar verebileceğini söylemiş ve deneyi, varsayım ve kuramın bir denetim aracı olarak ele almıştır. Sonuçta Boyle, simyanın elementler öğretisini çürütmüş ve simya çağının kapanıp modern kimya çağının başlamasını sağlamıştır.

Robert Boyle, “Bilinen yöntemlerle kendinden daha basit maddelere ayrıştırılamayan her saf madde elementtir.” tanımı ile “sabit bir element sayısı” teorilerini yıkıp elementler için bir ölçüt getirmiştir. Aristo’nun dört elementinden birisi olan su, Boyle’un tanımına göre element değildir.

Modern kimya Boyle’un yayımladığı “Kuşkucu Kimyager” kitabı ile başlamış ve Priestley (Pristliy), Lavoisier (Lavuaziye), ve Dalton’un (Daltın) çalışmaları ile gelişmesini sürdürmüştür. 1700-1800 yılları arası, filojiston (yanma) kuramı çağı olarak yorumlanır. Bu dönemden nicel kimya çağı olarak da bahsedilir.

19. yüzyıldan günümüze kadar kimya çok büyük bir hızla gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemlerde fizikokimya, biyokimya, nükleer kimya, kuantum kimyası gibi akımlar ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bundan sonra da gelişimini sürdürecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu